Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş!

Bu aralar bizim evde en favori kelime “tekraş” yani tekrar. İkisi de tekrar ve tekrar “tekraş” demekten öyle büyük bir zevk alıyor ki! Neyi severlerse daha biter bitmez başlıyorlar “Annea tekraş!” Haydiiii, ben de başlıyorum sil baştan aynı şeye. İkiz annesi olmanın en zor yanı aynı işi iki kez yapmak derler ya iki kere yapmak da ne var yahu. Ben bu lanetli kelime yüzünden aynı işi yüzlerce kez yapıyorum.

Daha fazla

Panda, panda, paanndaaa, içimiz dışımız panda!

Daha önce de sözünü etmiştim, bebelerime masal anlatmaya pek bir meraklıyım. Belki böyle biraz oyalanırlar, kolay uykuya dalarlar diye hevesleniyordum. Son birkaç aydır bu hevesimi de giderdim. Artık bebelerim masal dinliyor. Ama henüz bilmedikleri birşeyi kafalarında canlandıramıyorlar. O yüzden onlara okuduğumuz kitapları anlatıyorum. Konuyu bildikleri için gayet rahat takip ediyorlar. Hatta sanırım ben anlatırken kitabın resimleri gözlerinin önüne geliyor. Bazen pat diye atlayıp resimde ne olduğunu falan söylüyorlar. Bu masal işi gayet güzel başlamıştı. Ama tabi söz konusu benim bebelerim ve kör talihim olunca onun da suyu çıktı.

Daha fazla

“Aferin, küçük ayı!”

Çocuk kitaplarına ilgi duyuyorsanız ya da bebelerinize kitap okumaya meraklıysanız Büyük Ayı, Küçük Ayı dizisini mutlaka duymuşsunuzdur. Bebelerime Aferin, Küçük Ayı’yı küçük teyzeleri hediye getirmişti. Serinin başka kitabı da ne yazık ki henüz elimizde yok. (Bunu özellikle yazdım ha. Belki yayınevi görür de hayrına gönderir birini daha.) Kitap geldiğinde bebelerim daha çok küçüktü. Tahmin edeceğiniz gibi yırtarlar diye ellerine vermedim. Birkaç ay önce yine zırıltıları ayyuka ulaştığında bu kitabı çıkardım. Anam, anam, bayıldılar. O gün bugündür, en sevdikleri kitaplardan biri bu oldu. Kitapta özetle anne ayı ile yavru ayı ormanda keşfe çıkıyorlar. Yavru ayı sağa sola hoplayıp zıplayıp yeni bir şeyler keşfediyor. Anne ayı da “Aferin, küçük ayı” diyerek yavrucuğunu yüreklendiriyor. Keşfi sırasında yavrusuna hiç sınır koymuyor ama korumayı da ihmal etmiyor. Bu “koruyucu ama sınır koymayıcı keşif”  fikri çok hoşuma gitmişti. “Bebe dediğin böyle büyütülür işte! Elin ayısı bile benden iyi biliyor be!” dedim. Kafama koydum, bu ayı metodunu ben de uygulayacaktım. Bugün nihayet bu düşüncemi hayata geçirme fırsatım oldu.

Daha fazla

Blog Stats

  • 148.437 hits